Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem
Deli diyorlar bana, desinler değişemem
Desinler değişemem, desinler değişemem
Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem
Deli diyorlar bana, desinler değişemem
Desinler değişemem, desinler değişemem
Hayatta en zor olan bir insanı tanımak
Kabul etmek huylarını, değişmeden bir olmak
Hayatta en zor olan bir insanı tanımak
Kabul etmek huylarını, değişmeden bir olmak
Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir
Bazen küçük bir an için ömür bile verilir
Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir
Bazen küçük bir an için ömür bile verilir
Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem
Deli diyorlar bana, desinler değişemem
Desinler değişemem, desinler değişemem
"Daha yolun başındasın, değişirsin" diyorlar
Oysa sana çıkıyor bildiğim bütün yollar
"Daha yolun başındasın, değişirsin" diyorlar
Oysa sana çıkıyor bildiğim bütün yollar
Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir
Bazen küçük bir an için ömür bile verilir
Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir
Bazen küçük bir an için ömür bile verilir
Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir
Bazen küçük bir an için ömür bile verilir
sevdenvaiz tarafından · gönderildi
Dağlarının, dağlarının ardı,
Nazlıdır.
Uçurum kıyısında incecik bir yol
Gider dolan-dolana,
Bir hastan vardır, umutsuz,
Belki ayşe, belki Elif
Endamı kuytuda başak,
Memesinin, memesinin altında,
Bir sancı,
Bir hayın bıçak...
Ölüm bu,
Fukara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü,
Ya da seher, mahmurlukta,
Bakarsın, olmuş olacak.
Bir hastan vardı umutsuz,
Hayreti uykularda,
Hayreti soğuk sularda.
Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri,
İki mavi, kocaman korku çiçeği,
Açar, derin kuyularda...
Dağlarının, dağlarının ardı korkunçtur.
Hiç akıl edip de düşünen var mı?
Gün kimin hesabına tutar akşamı,
Rahmetinden kim demlenir bulutun,
Hayırlı evlat makina
Nasıl canavar kesilir.
Kurdun, karıncanın rızkını veren
Toprak nasıl ayartılır,
Yüz vermez topal öküze,
Ve almaz koynuna kara sabanı.
Sepetçioğlu'm bir kömür işçişidir,
Mavzer değil, kürek tutar Urfalı Nazif
Mal, haraç-mezattır,
Can, pazar-pazar.
Kırmızı, ak ve esmer,
Yumuşak ve sert buğdayları
Yaratan ellerin sahibidir bu,
Kör boğaz, nafaka uğruna,
Haldan düşmüş, tebdil gezer...
Dağlarının, dağlarının ardı,
Nasıl anlatsam...
Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz.
Çırılçıplak,
Vay kurban...
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda."
Yiğitlik, sen cehennem olsan da bile
Fedayı kabul etmektir,
Cennet yapabilmek için seni,
Yoksul ve namuslu halka.
Bu'dur ol hikayet,
Ol kara sevda.
Seni sevmek,
Felsefedir, kusursuz.
İmandır, konkunç sabırlı.
İp'in, kurşun'un rağmına,
Yürür, pervasız ve güzel.
Sıradağları devirir,
Akan suları çevirir,
Alır yetimin hakkını,
Buyurur, kitabınca...
Gün ola, devran döne, umut yetişe,
Dağlarının, dağlarının ardında,
Değil öyle yoksulluklar, hasretler,
Bir tek başak bile dargın kalmayacaktır,
Bir tek zeytin dalı bile yalnız...
Sıkıysa yağmasın yağmur,
Sıkıysa uykudan uyanmasın dağ.
bu yürek, ne güne vurur...
Kaçar damarlarından karanlık,
Kaçar, bir daha dönemez,
Sunar koynunda yatandan,
Hem de mutlulukla sunar
Beynimizin ışığında yeraltı.
Her mevsim daha genç, daha verimli,
Sunar, pırıl-pırıl, sebil,
Ömrünün en güzel aşk hasadını,
Elimizin hünerinde yeryüzü.
Dolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar,
Bir'e on, bir'e yüz'le akşama gebe
Şafakla doğan işgücü.
Yalanım yok, sözüm erkek sözüdür,
Olm kitapta böylece yazılıdır,
Ol sevda, böyledir çünkü...