Solgun bir gece devriliyor sevdaya mağlup yüreğime. Yorgunum elbet, mavi toprak kokusunda her gece ölmek zor Dönüşsüz gitmelerini yağmura, çamura, geceye gizlemek ah… Şimdi kim tutabilir ki bulut bulut üzerime yürüyen bakışlarının uzaklığını… İçimde çağlayan sesin özlemine kim set kurabilir ki Yüreğim bir bir çoğalan gecekondu hüzünler barındırıyor. Hepsi ne kadar hevesli deli gönlümün kaygan topraklarına.
Her saat başı, acıyla çoğalan zaman en büyük düşmanım olurken; akreple yelkovanın her öpüşmesi düşlerimi kanatır, sevdayı anımsatır acımasızca. Eskimeyen şarkılar dolarım dilime, her notada hayal kırıklıklarım vurur yüzüme. Kıpırtılı duygular, yaşanmamış anlar küser özüme. Hüzün işlemeli göğsümün sol yanına çöreklenir, yokluğun acısı Öyle bir boşluk ki, sevgi dolu gülleriyle nice kafileler gelse ahh dolmuyor. Hadi yüreğim çalış diyorum umut üret bugüne yetecek kadar, yarına Allah kerim.
Kızıyorum kendime, gözlerindeki ben kokan sıradanlığıma
En taze cümlelerin söylenmeden eskiyişine
Kızıyorum velhasıl seni anlatamayışıma.
Yüreğinde sanıyorum kendimi rüyalarımda. Her gece koşuyorum, kan ter içinde uyanıyorum gözlerine yetişemeyince. Bir plakta dönüyor anıların, eli kolu bağlı dinliyorum. Eski bir musiki koparırken sinemi olmadık yerinden, vuruluyorum sensizliğe hazan elinden.
Aşk diyorum
Sevda diyorum inadına
Gözlerin hayat diyorum.
Suskun bir veda sarıyor gözü yaşlı özlemlerimi
Olsun be yar, istersen canımı al. Adresli olsa da gönül mektupların, salkım salkım umut toplarım gecelerin gözlerinden. Yüreğinin ateşinde yakarım özleminle mayaladığım düşlerimi Sakın söndürme karalar bağlamış alevlerimi Gidişinin küfürsü tadına sövmedim hiçbir zaman, silmedim yüreğimden gelişinin azalan takvimlerini Yıldızları söndürdüm kalbimin renginde, buza kestim şarapla ıslanmış geceleri. Her şarkıya seni astım, ölmedin, ölmedin bende Her notada lekesiz gururum can çekişirken dönüp dönüp sana sarıldım. Şimdi ezgili bir tespih çeker dilim hüzzam makamında Ne sen duy, ne ben söyleyeyim.
Bir şişe daha açtım şerefine, rüzgarın ıslığıyla hüzünleri gamzelerime gömerek geldim, sıkıntılı ayak uçlarına. Saçlarının her kimsesiz teline kadife dokunuşlarımla masallar fısıldadım gecelerce. Yaralı, yalınayak, kan revan koştum, yine son şişede yanına vardım yar. Ellerimi yumdum sımsıkı, bak avuç içlerimde rengarenk kuşlarla havalanan masmavi düşlerimiz. Sus diyorum sus, bir ayrılık konçertosu dinlerken rüyalarımda, sadece sarıl sevdiğimce, sarıl ki öleyim. Sonra izin ver; gözlerinin derinlerinde, sevda yeminlerinde doğayım hayata
Yosunlu bir anı gibidir bakışların, kanatır şifasız gecelerimi. İnceldiği yerden kopar kurşuni düşlerim, hiç renklerim olmadı ki benim. Kendimi bildim bileli durgun sularda siyahlar içindeyim. Tek başınalığımın talihsiz bekçisidir hüznümün gülen yüzü, Eylül dallarının acımsı lezzetidir sevda olup açtığın eller.
Uğruna akmaya yorulmayan gözyaşlarım yıldızları dolarken saçlarıma matemim aydınlatsın gecelerini. Bırak ay ışığında yansın titreyen tenim. Suskunun rüzgarında üşürken; varlığımı dünlere bırakıp, başka nefeslerde ısınma sakın. Kısmet olmasa da vuslat, küçücük bir umuda yaslanıp düşünmesi bile güzel.
Uzaklar düşerken üzerime,
Yokluğun ölüm
Yokluğumda içinde gözyaşı olan her satırım, mutluluğun olsun yar
Mart 2008
Ayşegül TEZCAN