Aklındaki en kötü olasılık gerçeğe dönüşüyordu beşinci odanın önünde durduklarında. Bu kalp kim bilir daha kaç kez bu denli oynayacaktı yerinden? Sorularına henüz cevap bulamasa da emin olduğu bir şey vardı, o da görmek istemediği herkesin o odada bulunmasıydı. Boğazı düğüm düğüm olmuş, nefes almakta her saniye daha da zorluk çekiyordu. Omzunda Aytenin elini hissettiğinde birazcık olsun nefes alabildi. Yine de yeterli değildi bu.
Korkma demiştim sana, hatırlıyorsun değil mi? Bize güven lütfen.
Beşinci odanın kapısını bir hışımla açtı ve hep birlikte içeri daldılar. Hatice, kapının dışında bekliyordu donakalmış bir halde. Koridor şimdiden tıklım tıklımdı. Aytenin sesi tüm katta yankılandı.
Dışarı çıkın!
Odadakilerin kolayca çıkmaya niyetleri yoktu anlaşılan. Dışarıdan birkaç kişi daha odaya daldılar ve oradakileri yaka paça koridora aldılar. Çoğu yerdeydi. Kevser, üzerini düzelterek doğruldu ve kin dolu bakışlarını Aytene yöneltti:
Ne istiyorsun be!
Bu kıza iyi bakın hepiniz. Haticenin ablası benim, bunu böyle bilin. Onun eline iğne batsa bile sizlerden bilirim. Bir daha hiçbiriniz Haticeye, yani kardeşime yaklaşmayacaksınız. Anlaşıldı mı?
Kevser, umursamaz bir halde başını çevirdi ve odasına yöneldi.
Aman, iyi Ne haliniz varsa görün!
Hatice duyduklarına inanamıyordu bir türlü. Bir gecede bu kadarı onun için gerçekten fazlaydı. Hatta bir saat içinde kırılmış, korkmuş, ağlamış, acınmış, imrenilmiş, endişelenmiş ve en önemlisi de bu. Bir kez daha düşündü, ama bu kez sesli olarak:
Ne tuhaf şey şu hayat!
Ayten ve diğerleri gülümsediler bu söze. Şimdiden sevmişlerdi Haticeyi. Odasına kadar eşlik etti Ayten ve onu yatırıp çıktı. Arkadaşları birer birer kutladılar Haticeyi. Onların da bir an önce abla bulmaları gerekliydi. Aksi takdirde başlarına gelecekleri düşünmek bile istemiyorlardı.
Sohbet en koyu anına vuruyordu ki ışıklar söndü birden. Kapkaranlıktı bütün yatakhane. Yenilerin katında çığlıklar yükselmeye başladığında koridordan topuk sesleri geldi. Anahtarı kapının camına sürttü ve yüksek sesle herkesin yatması için uyarı yaptı. Her gece on buçukta sönecekti ışıklar. Uyku da saatliydi diğer her şey gibi. Zaten, o kadar çok yorulmuşlardı ki ışık bahaneymiş gibi kısa sürede uykuya daldı hepsi de. Sabah sekize kadar doya doya uyuyacaklardı.
Binada bir anda alarmla zil arası sinir bozucu bir ses yankılanmaya başladı. Pencereden bakanlar havanın henüz aydınlanmamış olduğunu gördüler. Gece gece neden böyle bir şey oluyordu? Telaşlananlar ve korkanlar koridora attılar kendilerini.
Ne oluyor böyle?
Bilmiyorum! Yangın olmasın.
Saat beş bile olmamıştı henüz. Koridordan çıkmaya çalıştılar, ama nafile! Kapılar kilitliydi. Kapana sıkışmış gibiydiler. Ne ağlamak, ne bağırmak Faydası yoktu hiçbir şeyin. Biraz sonra aynı topuk sesinin yankılanmasıyla sessizleşti ortalık. Zil sesi de durmuştu artık. Anahtarla kapıyı açtı ve koridordakilerin durumunu görünce gülmeye başladı öğretmen. Uzun boylu, alımlı ve sevecen biriydi. Omuzlarından aşağı inen siyah saçları ve onlarla uyum içindeki masmavi gözleri Ona bakmak bile koridordaki telaşlı hanımları rahatlatmaya yetmişti. Sesini duyduklarında ise korkularından eser kalmadı:
Sakin olun çocuklar, etüt başlayacak birazdan. O yüzden bu zil çaldı. Her sabah beşte ve her akşam sekizde etüdünüz var. Ben sizin yerinizde olsaydım çabucak hazırlanırdım. İlk hafta olduğu için Ayşe Hanım denetime gelecektir. Onu kızdırmak istemezsiniz değil mi?
Hepsinin yüzü gülüyor, bir yandan da şaşkınlıkla öğretmene doğru bakıyorlardı. Öyle ya, etüt de ne oluyordu? İçlerinden biri öne çıktı ve konuştu.
Siz öğretmen misiniz?
Evet! Türkçe derslerinize ben geleceğim. Hadi, hazırlanmaya başlayın artık. On beş dakikanız var.
Bir soru daha
Sor bakalım meraklı bücür!
Bu söz üzerine kahkahalar inletti koridoru. Sabah sabah bu kadar neşeli olabilecekleri hiçbirinin aklına gelmezdi.
İsminiz ne peki?
Sevil!
Aniden, koridorun ortalarında bir kahkaha daha koptu. Herkes, o yöne doğru bakıyordu anlamsızca. Birileri gülüyor, başka bir kız da sessizce ağlıyordu. Sevil Hanım, hızlı adımlarla kızın yanına gitti. Neler olduğunu anlamıştı ve müdahale etmesi şarttı. Dağılmaları için kızlara bağırdı. Kızgınken bile sevecenliğini koruyordu.
Hemen odalarınıza bakalım! On dakikaya kadar herkes hazır olsun. Sen de benimle gel hadi. Hangi odada kalıyorsun?
Ağlayan kız, eliyle odasını işaret etti. Pijamasındaki ıslaklığı, mümkün olmadığını bile bile saklamaya çalışarak odasına doğru yürüdüler birlikte.