İnfaazın hacmine sığmayan kaypak bir ruh. Konuşmuyor belkide bunda bi fayda olmadığının farkında. Geç kalmış bir anlam hüznü bastırmaya çalışıyor sivri hatlarında. Canı yanmıyor artık. İnce bir tizle akan serum damlalarına bakarken anımsıyor. Camlarını imdirdiği binaları, günahlarını aldığı insanları ve elindeki en sevdiği şarap sişesini. Kafasını usulca beyaz tavana doğrultuyor. Kurudu sandığı asi gözyaşları süzülüyor uzamış sakallarının arasından. Gözyaşını saklamak için elini oynatmaya calıştığında anlıyor bedeninin artık söndüğünü. Gözlerini kapatıp dalıyor…
Çıkaramadığı bir melodi çınlıyor beyninin içinde ses yükseldikçe rüzgar azıyor. Bir asırdır tadamadığı huzur gelip oturuyor içine. Talan olmuş dudakları sütliman. Üşümüyor artık çıplak olmasına rağmen. Melodinin arkasından derin bir soluk sesi duyuyor. Ne serum izi var kollarında, nede neşterlenmek istenen bir bedeni. Bir kelebek hışmıyla aralıyor odasının kapısını. Ve arkasına bir daha asla bakamamak üzere felaketin yüreğine doğru yürürken kayboluyor hastane koridorundan.
Have your say!