Şu andan itibaren Hayatın bir ayna olduğunu düşünüyorum. Doğduğumdan beri hep aynanın karşısındayım. Hep aynaya baktım ama küçükken aynayı tanımıyordum henüz… tıpkı hayatı ve insanları tanımadığım gibi. Büyüdükçe aynaya bakmakla birlikte; aynanın yüzüme yansıttıklarını da görmeyi öğrendim. Hep birileri oldu arkamda ve hep ben vardım aynanın karşında. O dönemlerde Kendi kendimle yarışmadaydım beklide. Tıpkı i Nazım Hikmetin , dediği gibi sen de hep kendinle boy ölçüştün aynana bakarak… Kimi gün çok sevdim aynadaki görüntüyü, kimi gün nefret ettim. Beklide tek gerçeği gösteren aynalardır hayatta.
Ama ne olursa olsun hep aynanın karşısındaydım, ona bakmaktan vazgeçmeyi istediğim anlarda bile. Aynada yansıyan yüzler değişti zamanla. Artık aynaya gözlerimde seni görebilmek için bakmaya başladım. Ama şimdi görüyorum ki aynalar gibi sen de değiştin. Aynalar hep sırdı ve gelecek günler hangi yüzleri yansıtacak, bilinmezdi. Şimdi sana ne olduğunu anlamadığım gibi aynanın sende neler yansıttığını nelerin korkuttuğunu bilmediğim gibi sende bir sırsın. Dün geçmişteki izler birer, birer yer etti aynana. Ben baktıkça bu günü değil, geçmişimi de görmeyi öğrendim aynalarda. Sen benim aynamdım bu dünyada. Ama neler oldu anlamadım. Artık benim gerçek aynam neleri yansıtıyor bilemiyorum. Sende ki rahatsızlıkları ve korkuları göremiyorum. senin yüzün hep aynı yerde; en özel, en güzel köşelerde. Ama sana neler oldu aynalara yansıyan diğer yanım. Seni huzursuz eden seni rahatsız eden ne bitanem. Yoksa sana olan sevgim mi? Senin sevgin yoksa benim kadar büyük değil mi? Yazıları okuyunca benim yazılarım da bir nebze olsa içimdeki duyguları gösteren ayna o aynada gördüklerin mi seni rahatsız eden. Yoksa senin duyguların sadece bir beğeni sadece bir hoşlanma geçici bir heves mi? Bunlarımı düşünüyorsun. Bu aynadaki görüntü onun için mi seni huzursuz ediyor. Dün içimdeki ayna paramparça oldu bilir misin?. Anlam veremediğim bir parçalanma. Belki de benim yazılarım bir merdiven di ve o merdivenin yüksekliği seni korkuttu. Senin aynanda nerede olduğumu artık kestiremiyorum. Alabora oldum. Anlam veremediğim bir nedenle hem de. Ama baktığımda görebileceğim kadar yakınındaysam da, çok uzaklarda minicik bir noktaysam da … Hiç fark etmez… benim aynamda sen aynı yerdesin. Yine de, ne olursa olsun aynanın kırılışlarına yenilmeden sen hep orada olacaksın… Sen beni aynandan silmediğin sürece… Unutma; ayna senin elinde… ama seni korkutuyor bu aynalar neden ? of Allahım onu nasıl sevdiğimi bilmiyor galiba. Özlemek nasıl olur ,Hayal etmek nasıl olur bilemez ki . Hayallerde yaşamayınca, Her nefeste hava gibi,su gibi içemedikçe , bilemez ki Nereye baksam sen varsın , rüzgarda kıpırdanan her yaprakta , görüyorsun ama gördüklerin seni korkutuyor. Neden ne eksik var sende. Neden rahatsız etti aynada ki duygularım. Sana her saniye seviyorum desem de anlatılamaz sana olan sevgim. Ya senin sevgin. Nasıl bir sevgi korkun kendi sevginden mi emin olamaman mı yoksa? Of ya gene nedenler ve çıkmazlar cevap bulunamayan aptalca kargaşalar.
artık yazılarımda duyamayacaksın sana olan duygularımı. Yazılarımdaki aynalarda göremeyeceksin yüreğimde ki yerini. Seni rahatsız ediyor madem görme bunları. Gördüğüm her rüyayı sana yorsam da,
Akan göz yaşlarımla kendimi boğsam da, Ömrüm boyunca her gün sen diye solsam da sezemeyeceksin ki. Sensizliği Sevgilim Sen bilemesin ki ! bu aynalar sana küstü artık. Sana bu aynalarda görmeyi yasaklıyorum. Senin mutluluğun her şeyden önemli. Seni üzen şeylerden seni uzak tutacağım. Bu aynadan bile. Hani bazen içimizde yaprak kımıldamaz ya beklide bu aynalar içindeki yaprakları kımıldattığı için seni üzmüştür. Özlemenin, istemenin zorluğunu gördüğün için rahatsız olmuşsundur belki.
bazen hiçbir cümlenin başı yoktur ve sonu da; hatta sözcüklerin ilk hecesinde kalır. Dün senin yaptığın gibi. Neden açıkça söylemezsin anlamıyorum. Ne fazla, ne eksik bilemiyorum. Anlayamıyorum. Dün kendimi bir başka ruhun evinde gibi duyumsadım. Sanki bu istemsiz konukluğumla kendimden millerce uzaklaştım… ne yapacağımı bir zamanlar bilmeme ve yapmama rağmen, bu kez ne yapmam gerektiğini bile bilemiyorum… Yüreğim tıpkı bir tavan arası düşlerim bir yangın bahçesi umut martılarım haykırışsız, ellerim bir buz pramitine
dokunmakta sanki, üşüyemiyorum bile, üşümeye alıştı galiba yüreğim. Dün unutmak istedim her şeyi, kim olduğumu, neler olduğunu ya da olmadığını,unutarak eksilmek, madem hiç tam olamıyorsam, sıfırlanayım istedim. Yapamam ki öyle bir yüreğimdesin ki çıkman mümkün değil. Mümkün olmayacak. Seni çok seviyorum ve bu sevgimden asla pişman değilim ve olmayacağım. ama bunlar da geçecek. Bu sisler de kalkacak. Sende açık olmayı öğreneceksin. düşünmek gerekir karanlıklara inat, ışığa daha çok koşmak gerekir gölgelerde… saklamadan, hayatın içinden, duyarak,dinleyerek, anlayarak, hissederek geçmek gerekir… ama ben seni anlayamıyorum neden? Yaşam denizinin derinlerine varmak, suyun yüzeyindeki, her şeyi bilmek görmek gerekir. Ama bazen bilmek de yetmez… duymak hissetmek gerekir bilir misin. Bilemediğin durumlarda sadece durursun… Öylece durakalırsın… Ne yapılacak bir şey vardır, ne de yapılmamış bir şey kalmıştır
şimdi öyle bir durum söz konusu ki adını koyabildiğim hiçbir duygu yardımıma gelemiyor. Seni anlama fırsat vermiyor. Yaban kaldım. Yabancı kaldım. Rüzgarlı bir alev denizini özler gözlerim mum alevli… Her titrek aleviyle,hikayesi değişen mum ışıltılı bir denizin, ılık esintilerinin sarhoşluğunda,gömülmek istiyorum. Evrenin yaşam sularının aynasına Sular akıp gitse de, denizinizin mum alevleri yerinde kalacaktır bilir misin. Bende kalacaktır, benimle kalacaktır. Bu ateş asla sönmeyecek. Özleyeceğim,isteyeceğim. Yağmursuz bir gökkuşağı olmayacağım elbette. Ya da papatyasız bir kır
Ya da kımıltısız kalmayacak içimde ki yapraklar
hep sen olacaksın son nefesime kadar. Her şey seninle var oldu seninle var olacak. Her gökkuşağı her papatya her çiçek her yaprak seninle var olacak. Benliğimde var olan seninle devam edecek. seni her şeye rağmen çok seveceğim. Bilsen de bilmesen de fark etmez. Allah biliyor ya yeter. İçimdeki aynaları görmek zorunda değilsin bay problem.
Have your say!