Profil fotoğrafı

Yılmaz ERDOĞAN

  • Üye Katılımı Açık
  • 3 yıl 4 ay önce
  • 7

    Yanıtlar

  • 6

    Üyeler

NEDEN YAZIYORSUN?

Şiir Name Şairler Yılmaz ERDOĞAN NEDEN YAZIYORSUN?

Bu konu içeriyor 0 sesler ve sahip 0 yanıt.
0 sesler
0 yanıt
  • Yazar
    Yanıtlar
  • #100011654
    gunluk
    Üye

    sevmek bir şey değil de
    sevinmek kötü be,
    kumruların
    kumsalların
    bulutların aşkına
    mecburduk da yazdık
    kirli sakallı sabahların namına
    öylesine değil
    savrulsun diye değil
    yalandan değil
    yazmak lazımdı
    yazmasak olmazdı çünkü

    hani bazı
    içinde bir dal burkulur
    yeşil için
    sarı için
    her morun tonunda büyüyen
    sağrılar için
    belki kuşlardan habersiz
    kanatlar için
    yol yokuş
    son ilk bahar
    uzun eskilerden gelme
    bir içim nefes için
    yazmak lazımdı
    yazmasak olmazdı çünki

    erguvan görüldü bir zaman
    sonra çıkmaz oldu sokakların alayı
    mavi çakmak
    fitil falan
    kalabalık oldu yokuşlar
    o yokuşların baladı oldu
    düğün oldu hatta
    serim düğün ve çözüm için
    boşanmalar oldu
    her sevdanın final tezi adliyeye verildi
    gerisi ilam oldu
    kıyılar kumrular
    göçler oldu…

    buhurdanlar semaverler
    ve nargile geyikleri
    yavaş
    yavaş
    çok yavaş
    hız’da yitirilenlerin aşkına
    yavaş’ın içindeki ölü şövalyeler için
    her işin bir raconu vardı
    yaşamın ortaçağında
    atılan adımlar vardı yavaş ve eski
    bir düellodan alınmış
    işte bu yüzden yazmak lazımdı
    yazmasak olmazdı çünkü…

    sonra unutmak vardı
    hatırlamak içindi bütün muallak resimler
    hiç olmamış gibi yapmak
    öküz öldüren bir hasrete
    can dayanmıyordu ya
    zaten bütün bunlar
    yeni ve dayanıklı canlar içindi
    dursun koyuyordular en son çocuklarının adını
    üstü kalsın ikizler mesela
    birisinin içinde civciv havalansa
    diğeri kanat çırpıyordu istemsiz
    oluyordu bunlar
    ve yazmak lazımdı
    yazmasak olmazdı çünkü…

    eski harfleri dağıtıyorduk komşularımıza
    yepisyeniydiler
    hepi topu bir kere kullanılmışlardı
    sapa bir cümlenin içinde
    hat sanatıydı gömdüğümüz uykuya
    edebiyat avuntusuydu işimiz
    uzak suretlerinden biriyle yapılan nef’inin
    yazmak lazımdı
    yazmasak olmazdı,
    aslında olurdu tabii
    bir sürü yazmadığımız
    bir süre yazmadığımız
    ama o zamanda
    bakkalda hesapüstü kalmışlık oldu
    siparişi unutmuşluk bakkal çırağında
    hem de ekmeğin en yumurtaya banılacağı sırada
    ve kapatıyoruz manasında söndürülen ışıklar oldu
    hadi gidin artık makamından
    kırklık bir ampul kaldı geriye…
    baktık olmuyor yazmadan
    baktık mesele oluyor
    dimağı eşeleyen cümleler
    olmuşlar
    olacaklar

    yani bir fikrin hizasına konulacak ne varsa işte,
    yazdık
    ki yazmasak olmazdı
    bütün bunlar
    bütün bunlar içindi
    gizli hüzün artıkları
    kalmıştı ayrılık salonundaki
    güvercinlerde manasız bir tango ciddiyeti
    dans mı ediyorlar fırça mı yiyorlar
    belli değil
    öyle suçlu bir işti tango
    arjantinde solcu gençler işkencedeyken
    maradonaydı 82’de
    kibrit kutusunun kapağı
    vasati kırk çöptü ve
    kırkının da tek tek
    kendine göre sorunları vardı…

    çözüm bekleyen ağır meseleleri de vardı
    yaprakların
    kuruyorlardı saatlerini kasım patlarına
    hemen ve şimdi
    müdahale gerekiyordu
    akarsulara

    ve ivedi
    bir gülümser kelimeydi
    yadırgayan
    türkçedeki yerini
    ama yinede yazmak lazımdı
    yazmasak olmazdı…

    sonra hiç aklına gelirmiydi
    örümceklerin sinirli bir iklime
    ağ’yacakları kendilerini
    ya da kuşak çatışması balıkların
    pul pul gerinir diye düşünürken biz
    meğer esnemeye bile takati kalmamış
    yorgun bir akdeniz…
    ucundan çeksen
    new york’a kadar götürebilirsin
    elektrikli vakumlu halı bile yıkayan sömürgeni
    işte böyle bir durumdu
    ve tedirginliğimiz
    siren miren istemiyordu
    telaşımızın gürültüsü yerindeydi
    ve küt diye akşam oluyordu

    biz ki öğle vaktiyiz daha
    rakıdan filan habersiz
    ve söylemeye gerek yok
    uzun
    çok uzun içmeler oldu
    mürakabe susamış peçetelere notlar düştük
    kalktık
    zeytinyağı lekesinden arta kalan
    şiircik kuşunu besledik
    gel gör ki üç gün yaşayabildi us pas içinde
    ama olsun yine de yazdık
    yazmasak olmazdı…

    nehirde (hiç tanımadığımız)
    bir tekne için (hiç binmediğimiz)
    bir şarkı (hiç duyulmamış)
    bestelemeyi istersin de
    hani nefesin yetmez nefsini güftelemeye
    işte bu yüzden yazdık
    yoksa hoşumuza mı gidiyor zannediyorsun
    smokin bulutlu bir gökyüzünden söz etmek
    bir kelebeğin kararsızlığını anlatmak
    tırtıl kılığında…
    ya da bir ateş böceğinin direnişini
    yalancı aydınlıklara…
    başka türlü olmuyor,
    başka türlerde nasıl oluyor bilmem
    ama yazmak lazımdı işte
    yazmasak olmazdı çünki!

    Yılmaz Erdoğan

Konu etiketleri

Bu şiire yanıt yazmak için giriş yapmalısınız.